MERSİN KALKINMANIN VE REFAHIN BAŞKENTİ OLACAK”

Uluslararası ticari ilişkiler alanında Türkiye’nin önde gelen fikir önderlerinden biri olarak tanınan ve Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Mersin Milletvekili aday adayı olan deneyimli iş insanı Ahmet Budan, Mersin’in istihdam ve ekonomik kalkınma için çok büyük bir potansiyeli bulunduğunu ve iktidara geldiklerinde bu potansiyelin hayata geçirilmesinin önündeki tüm engelleri hızla kaldıracaklarını belirtti.

Bu kapsamda yol haritasının hazır olduğunun altını çizen Budan, Mersin’in büyük bir süratle kalkınmanın ve refahın başkenti haline geleceğini ve uygulanacak modelin başta afet bölgesi olmak üzere pek çok kente ve bölgeye örnek teşkil edeceğini söyledi.

İş dünyasının önde gelen isimlerinden biri olan, aynı zamanda Kazakistan Cumhuriyeti Mersi Fahri Konsolosluğu görevini yürüten Ahmed Budan, iş insanı ve diplomat olarak uzun yıllara dayanan birikimini Türkiye’nin ikinci yüzyılında siyasette değerlendirmek üzere CHP Mersin Milletvekili Aday Adayı olarak çalışmalarına başladı. Bingöl’ün tanınmış ailelerinden olan Budan ailesinin önde gelen isimlerinden biri olan Ahmet Budan’ın güçlü oy potansiyeli ile de seçim sürecinde CHP’ye katkı sunması bekleniyor.

Öncelikli hedefimiz eşitsizlikleri ve kontrolsüz göçü önlemek

İktidarı devraldıklarında ilk ve en önemli hedefin ülkeyi çıkmaza sokan adaletsizliği ortadan kaldırmak olduğunu vurgulayan Budan, Mersin’de hayata geçirmeyi hedefledikleri kalkınma modelinin Cumhuriyet’in ikinci yüzyılında hem kentin üreteceği ekonomik katkı hem de başka kentlere ilham verme yönünden değerli olacağını belirtti. Türkiye’de adalet, liyakat ve dayanışma ekseninde yepyeni bir sayfa açılacağını iddia eden Ahmet Budan şunları söyledi:

Artık tüm yurttaşlarımızın bildiği bir gerçek var. Ülkemiz son 20 yılda çok ama çok kötü yönetildi. Geldiğimiz noktada ülkenin en temel sorunlarının liyakatsiz kadrolar ve adaletsiz yönetim anlayışı olduğu malum. Ülkemizin dört bir yanında milyonlarca yurttaşımızı etkileyen bu durumun bölgemizde de yansımalarını görüyoruz. Mersin demografisiyle, konumuyla ve lojistik avantajlarıyla ticarette ve istihdamda çok daha iyi bir konumda olmayı hak ediyor. Mevcut durumda bu gücün atıl durumda olmasının tüm nedenlerini tespit ettik ve çözüm planımızı hazırladık. Belediyemizin ve halkımızın desteğiyle, 15 Mayıs’tan itibaren çalışmaya başlayacak ve Mersin’i büyük bir hızla yalnızca Türkiye’nin değil, Akdeniz’in en önemli ticaret merkezlerinden biri haline getireceğiz. Çok uzun yıllar uluslararası ticaretle üst düzeyde meşgul olan biri olarak şunu gönül rahatlığıyla belirtiyorum ki uluslararası yatırımların, dolayısıyla istihdamın ve döviz ikamesinin önündeki en büyük engel iktidarın politikalarına duyulan güvensizliktir. İlk işimiz güveni tesis etmek. Sonrasında yatırımlar hızla artacak, istihdam ve refah düzeyi de onu takip edecektir. Diğer taraftan Mersin giderek daha yoğun göç alan bir şehir. Yeni dönemde yerel yönetimlerin güçlendirilmesi ve merkezi politikaların değişmesiyle bu sorunu da kontrollü bir şekilde yönetme şansımız olacak”

Mersin’i ticaretin ve lojistiğin ana üssü yapacağız

“Mersin her şeyden önce konumuyla, limanıyla ve serbest bölge olma özelliğiyle tüm Akdeniz coğrafyasının yanı sıra Orta Doğu ve Asya için çok değerli bir geçiş noktasında bulunuyor. Bu avantajların bugüne dek gerektiği şekilde değerlendirilememesi tümüyle nepotizm ve iş bilmezlikten kaynaklanıyor. Başta Büyükşehir Belediyemiz ve Sayın Başkan olmak üzere yerel yönetimlerin ve yöneticilerin değerli çabaları maalesef iktidarın herkesçe bilinen genel yaklaşımı nedeniyle arzu edilen sonuçları veremiyor. Amacımız hem bu garabeti ortadan kaldırmak hem de insanımıza reva görülen haksızlıkları bir dalga gündeme gelmemek üzere sonlandırmak. Mersin’in lojistikte, uluslararası ticarette, turizmde, hatta tarımda ve yerel sanayide önündeki tüm engelleri kaldıracak ve bölgenin en önemli üssü haline getireceğiz”.

Eğitim, sağlık ve güvenlik ile ilgili sorunları hemen çözeceğiz

Mersin yaşadığımız büyük afetin hemen sınırında bir kentimiz. Bu nedenle yaşanan felaketin yaralarının sarılması ve bölgenin yeniden ayağa kaldırılmasında da önemli bir sorumluluğumuz olduğuna inanıyoruz. Bu amaçla başta deprem bölgesindeki yurttaşlarımız olmak üzere çok sayıda öğrencimize burs desteği veriyoruz. İktidarımızda bu alandaki desteğimizi de büyütme olanağı bulacağız. Partimizin ve Millet İttifakı’nın diğer bileşenlerinin yönettiği belediyelerin bu alanda yürüttüğü çalışmalara baktığımızda, merkezi politikalarla desteklenirse eğitime yönelik yatırımların çok daha kapsayıcı ve eşitlikçi hale geleceğini görüyoruz. Aynı şekilde insanların temel ve evrensel hakkı olan sağlık hizmetleri konusunda da önemli projelerimiz var. Güvenlik meselesine bakış açımız da aynı. Hem halka hem de iş dünyasına güven telkin eden bir yönetim anlayışını hakim kılıp istihdamda ve gelirde eşitlik sağlayan bir modeli hayata geçirdiğimizde güvenlik odağındaki kaygılar ve sorunlar hızla ortadan kalkacaktır. İnsanların refah içinde ve huzurlu olduğu yerlerde güvenlik sorunu olmaz”.

Türkiye’ye bu acıyı bir daha yaşatmayacağız

Art arda meydana gelen depremler ve sel felaketi sonrasında iktidarın, devletin en temel reflekslerini bile veremez hale getirdiğinin açıkça görüldüğünü söyleyen Budan sözlerini şöyle sürdürdü:

Büyük bir felaket ve tarifsiz bir acı yaşadık. Uzun süre de bu acıyı ve matemi içimizde taşıyacağız. Vefat eden yurttaşlarımızı rahmetle anıyor ve tüm halkımıza bir kez daha geçmiş olsun diyorum. Deprem ülkemizin bir gerçeği ama bunu söylemek siyaseti ve bürokrasiyi sorumluluklarından vareste kılmaz. Deprem riski bilindiği ve fay hattının yeri belli olduğu halde yıllardır bu depreme karşı hiçbir tedbir alınmadığını görüyorum. Bu büyük bir üzüntü, büyük bir basiretsizlik. Burada suç vatandaşın değil. Devletin kilit kadrolarında bulunan yetersiz ve basiretsiz kadroların ve tabii ki onları o makamlarda tutanlarındır. Özellikle imar afları ve orada verilen ruhsatlar bazında yapı denetimlerin işlemediğini, orada yine partizanlık yapıldığını, af yoluyla aslında insanları ölüme terk ettiklerini görüyoruz. Bu bir büyük felaket bizim için. Bundan sonra olası depremlere karşı devletimizin acilen tedbirler alması gerekiyor. Aynı sebeple deprem sonrasında da krizin çok yanlış yönetildiğini ve sırf bu yüzden belki de kurtarabileceğimiz binlerce yurttaşımızı kaybettiğimiz gerçeği de var. Afetten 40 gün sonra bile halen en temel ihtiyaçları afetzedeye ulaştıramayan bir yapı var. 15 Mayıs sabahından itibaren tüm bunları teker teker ve süratle çözeceğiz. Afetlerden kaçınamayız ama sonuçlarından korunabileceğimizi biliyoruz. Ülkemize ve halkımıza bir daha böyle bir acı yaşatmamak için ne gerekiyorsa yapacağız.”